Bu kitap içinde yer yer kurgular olmasına rağmen genel hatlarıyla Türkiye'nin gençlik işçi ve köylü hareketleri içinde aktif yer almış 68 kuşağı yöneticilerinden birinin cezaevi sonrası toplumsal yaşam içinde öğretmen esnaf ve emekli biri olmak yeniden rol alışının çarpıcı bir öyküsüdür.
Okumaya araştırmaya gerçeğe ve özgürlüğe olan aşırı tutkusu onu yazmaya yönetmiştir. Çünkü yazmaktan daha özgür olunabilen bir sanat alanı yoktur. Yazar kafasında kurduğu dünyanın tanrısıdır. Yazmak aynı zamanda inançların geleneklerin ve toplumsal ideolojilerin dar kalıplarının dışına çıkartmasıyla da yazarı özgürleştirmektedir.
Gölgesini satamayacağı ağacı kesen kapitalizmin insanlar dahil bütün organik ve inorganik doğasıyla birlikte dünyayı bir uçuruma doğru hızla sürüklediği gerçeği ondan en çok yararlananlar tarafından bile dile getirecek kadar göze batar hale gelmiştir.
Diğer yandan kapitalizminin alternatifi olacağına inanılan sosyalizmin hiç beklemedik biçimde tepkisiz ani yıkılışının ve milliyetçilik din dahil her türlü faşizmin gittikçe güç kazanmasının travması ise halen atlatılmış değil.