Batılı araştırmacılar genellikle İslâm dininin tarihini bir fetihler ve imparatorluklar tarihi olarak ele almış bu alanda yapılan çalışmalar birer savaş tutanağı olmaktan öteye gidememiştir. Oysa İslâm büyük dünya dinlerinin en sonuncusu olarak belgesel dayanakları bakımından en sıhhatli bilgiyi tarih biliminin emrine sunar. Dolayısıyla İslâm'ın kısa zamanda üç kıtaya yayılışının sebeplerini önyargılara dayanan itham ve iddialara teslim olmaksızın gözler önüne sermek mümkündür. İslâm Hz. Muhammed [sav] ve Kur'an hakkındaki bilgimizin insanlık tarihindeki herhangi bir kişi kitap ya da olay hakkındaki bilgimizden çok daha fazla olduğunu da düşünürsek çeşitli masal ve efsanelere sığınmaya gerek olmadığı; İslâm dininin hızla yayılışındaki bu başarının sırrını rasyonel sebeplerle açıklamanın mümkün olduğu aşikârdır.
Literatürdeki böylesi büyük bir eksiklikten yola çıkan Ebulfazl İzzetî de İslâm'ın Yayılış Tarihine Giriş adını verdiği bu kült ve öncü çalışmasında; İslâm'ı çoğu zaman bilinçli bir önyargıyla salt kılıç zoruyla yayılan bir din olarak gösteren tutumun aksine; bu büyük dinin yayılış tarihini siyasal ekonomik sosyal ve kültürel açılardan çok boyutlu olarak ele alıyor.