Nübüvvet silsilesinin son halkası Hz. Muhammed ile (sas) tamamlanmıştır. Allah Resulü'nün bıraktığı mirasa sahip çıkan âlimler İslâm'ı farklı dil renk ve kültürlere sahip toplumlara anlatma gayretinde olmuştur. İslam dinine; ilmi fikri siyasi askerî vb. alanlarda hizmet eden bu şahsiyetler kutlu mirasın günümüze ulaşmasında ve İslâm medeniyetinin oluşmasında büyük rol oynamıştır. Her birinin hayatı ayrı bir örneklik teşkil eden yaşadıkları asrin öncüleri Peygamber vârisleri olan ve sayısı binleri aşan bu şahsiyetlerin hepsini tanıtmak ne yazık ki mümkün olmadığından bir başlangıç olması niyetiyle aralarından seçilen 100 öncüyü anlatan Nebevi Vârisler Projesi hayata geçirilmiştir. Nebevi vâris olarak seçilen isimlerden biri de Abdülfettâh Ebû Gudde'dir. O Muhammed Ebû Zehrâ' Ahmed Muhammed Şâkir Abdullah Siddik el-Gumârî gibi âlimlerden ilim öğrendi. Osmanlı'nın son şeyhülislâmlarından Mustafa Sabri Efendi ve şeyhülislâm vekilliği de yapmış Muhammed Zahid el-Kevseri de bunlardandı. Ebû Gudde Seyyid Sâbık Yusuf el-Karadâvi gibi çok seçkin bir arkadaş çevresine sahipti. Muhammed Avvâme Muhammed Takî Osmânî Nurettin Boyacılar Halil İbrahim Kutlay Nureddin Yıldız gibi çok değerli ilim adamlarını yetiştirdi. Hayat felsefesi "Tâcirin şerefi kesesinde âlimin şerefi kitap ve defterlerindedir." olan Ebû Gudde hayatına yirmi bir telif eser; kırk dört ciltlik tahkik ta'lik ve neşr (toplamda 55 risâle ve kitap); on beş makale ve iki tebliğ çalışması sığdırdı. İlmin dilde ve satırlarda kalmaması eyleme dönüşmesi gerektiğini hayatıyla gösteren Resülullah'ın (sas) izini adım adım takip ettiği için vâris-i nebî olmayı hak eden Ebû Gudde; ahlak edep çalışkanlık zamanı çok iyi değerlendirme gibi hususlarda güzel bir örnektir.