İslâmiyet'i kabul eden Müslüman-Türk devletlerinde ve tüm İslâm memleketlerinde hemen her şehirde cami ile beraber bir tekkenin bir zaviyenin kuruluşuna şahit oluyoruz. Tasavvuf ruhî ve vicdanî bir duyuşun mahsulüdür. Bu bir zauretse bu zaruret neden doğmuştur?
Tasavvuf merhum muallim Mahir İz'in İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsü'deki derslerinde anlattıklarından meydana geliyor. Tasavvufun mahiyetini tarifini ilk mutasavvıflar tarikatler ile tasavvuf terimlerini açıkladığı talebelerine her zaman "istikbâlin mânevî mimarı" gözüyle bakan Mahir İz'in bu eseri bizi tasavvuf ehliyle tanıştırıyor.
Allah'tan gayrı kimseden bir şey ummayan şöhretten kaçan hayırlı olmayan şeylerden uzak duran şikâyeti bırakıp sıkıntıya alışan kibri bırakıp tevazuu huy edinen tembelliği bırakıp çalışmaya devam eden hayalleri bırakıp tatbikata bakan uykuyu ve gafleti bırakıp ibadet devam eden tasavvufun ehemmiyeti Mahir İz'e göre telâkki tarzının hatalı bir görüşe bağlı olması. Bu eserde zikrolunan hiss-i uhuvvet kemâl-i iman ve neşve-i tasavvuf bizi sıhhatli bir telâkki ile tasavvufun esasını anlamaya sevk ediyor.