Varlığın özü varlığında sürüp gitmek için çabalamaktır. Spinoza'nın bu conatus formülü varoluşun kökeninde direniş vardır demenin başka bir yoludur sadece. Sonuçta doğada kendisinden daha güçlü başka bir şey tarafından yok edilemeyecek hiçbir şey yoktur. Eylemde bulunmak bu yüzden hayatını tehlikeye atmaktır da. Yine de eylemde bulunmadan duramayız çünkü varlığımız eylemektir bizim. Conatus böylece daima stratejik bir nitelik taşır. Spinoza'da politika bütün var olanlardan önce gelir.
Laurent Bove Spinoza'nın ontolojisindeki bu derin stratejik boyutu vurgulayarak bizi onu çağdaşımız olan bir düşünür olarak okumaya davet ediyor. Spinoza'nın düşüncesi yalnızca teologlara ve tiranlara değil bunları doğuran bizim de parçası olduğumuz alışkanlık düzeneklerine ve anlamlar evrenine karşı da bir mücadeleydi. Peki bizim teologlarımız tiranlarımız kimler? Neden köleliğimiz için özgürlüğümüz için savaşır gibi savaşıyoruz? Hangi önyargılarımız yüzünden? Hangi alışkanlıklarımızla? Kedere karşı dayanışarak özgürlüğü yeniden tesis edebilir miyiz? Gerçek politik problemlerimize ve çözümlerimize kendimiz karar verebilir miyiz? Spinoza'nın bu soruları bugün hâlâ bizim de sorularımız.