Zekât İslâm'da sosyal güvenliğin ilk kurumsal hâlini temsil etmektedir. Kur'ân'da belirtilmiş olan zekâtın sarf edilmesi gereken yerlere hızlıca bir göz gezdirildiğinde onun toplumsal boyutu ve İslam toplumunda gerçekleştirmeyi arzuladığı insanî hedefler açıkça görülecektir. Zira zekâtın verileceği sekiz sınıf insandan beşi; fakirler miskinler köleler borçlular ve yolda kalmışlar gibi ya aslen ya da arızî bir durum sebebiyle ihtiyaçlarını karşıla-yamayan insanlardan oluşmaktadır. Zekâtın verileceği altıncı sınıf zekâtı toplama ve dağıtma gibi işin idarî kısmıyla meşgul olan zekât memurlarıdır. Geriye kalan iki sınıf ise İslam devletinin siyasî duruşu dünyaya vermek istediği mesaj ve iç ve dış işlerindeki misyonlarıyla alakalıdır. Bunlardan müellef-i kulûb sınıfına verilen zekât; onların kalbini İslâm'a ısındırma veya İslam üzere sebat etmelerini sağlama ya da İslâm ümmetine bağlılık göstermeleri ve İslam devletine destek olmaları için onları teşvik etme gibi İslam ümmetinin âli maslahatlarını gerçekleştir-me amacina matuftur. Son olarak zekât fonundan Allah yolunda cihâd edenlere verilen zekât; Islâm davetini yaymak ümmeti fitnelerden korumak kelime-i tevhidin yücelmesi ve müşrikler istemese de Muhammed'in (sallallahu aleyhi ve sellem) dininin diğer tüm dinlere üstünlüğünün ortaya konması için mücâhidlere ve davetçilere yardım etmek maksadıyla verilmektedir.