Şehir ve apartmanlar gökyüzünü esirger mi insanlardan? Sıralı daireler birer kahır yuvalarına döner mi çocuklar için? Kaplumbağalar dile gelir mi? Çıkarsız adım atılmaz mı büyük büyük caddelerde? Bir televizyon nasıl olur da tamir edilemez bunca zamanda? Kırıp dökülenlerin yerini hep başka yeni şeyler mi alır? Akvaryum solucan köy bilezik gözyaşı olta. Tüplü Televizyon Kırılınca çekirdek bir ailenin şehirde tutunma çabaları nefes alıp verişleri kalp atışları taşeronları gürültüsü ve tramvayları.
"Anne solucan toplamaya gidiyoruz!"
"Yıldırım ağlamaklı oldu. Gözleri doldu. Dişlerini sıktı. Kendini sıktı. Dudağını ısırdı. Kanattı. Kan tadı diline geldi. Ekşi. Yuttu. Biradan büyük bir yudum daha aldı. Nazo toz meyve suyuydu. Arkadaşlarıyla para toplayıp yan köydeki bakkaldan paket içinde alırlar dönüş yolunda koştur koştur çayıra serilirlerdi. Hasat zamanı eğlencelerinden biriydi. Sıcak tüm uzuvlarını yakardı. Sonra litrelik su kabına tozu boşaltırlar aralarındaki en küçüğünü çeşmeye kabı suyla doldurmaya yollarlardı. Oğlanın dönüşünü dört gözle izlemeye koyulurlardı. Kap her defasında başka renklere bulanmış olarak geri gelirdi. Bunu da yine kura yöntemiyle belirlerdi.
Turuncu kırmızı sarı..."