Yağmur yeniden biraz hızlanmış sağlarında kalan su iyice gürlemeye başlamıştı. Anbean suyu kahverengi bir bulamaca benziyordu. Yükseklerden bir milim yüksekte olsa dahi yere düşen her damla Sarısu'ya çamur rengi suyunu taşıyordu. Atilla maden biriktirme yeri olduğunu tahmin ettiği yere doğru yaklaştı. Kimse dile getirmemiş olsa bile böylesine geniş görünen bir yerde bilinçaltları kısa bir mola vermeye karar vermiş gibi görünüyordu. Öylesine ıslaklardı bunu öylesine kabullenmişlerdi ki hiçbiri kuru korunaklı bir yer aramıyorlardı. Atilla yürümeye devam etti. İçinden bir ses oraya bakmamasını söylese de umursamadı. Burayı gördüklerinden beri yığıntının ne olduğunu merak etmişti. Yaklaştı. Yaklaştı. Birkaç metre kala gördüğü şeyle içinde bir yerler yırtıldı geçmişe dair. Dizlerinin üzerine çöküp haykırdı. Uzun zamandır amacı o olsa da kimse o yere maden yığmamıştı. Üst üste alt alta yığılı olanlar insanlardı. İnsanlardan geri kalanlar. Renkleri çamur rengine benzeyen iskeletler. İskeletlerin üzerinde çürümüş yırtılmış kıyafetler. Orada burada bir yerlere yuvarlanmış kafatasları eklemlerinden kopmamakta inat etmiş el ayak parmakları...