"Ben Ferah... Yitip gitti gençliğim. Buraya ait değilim belki hiçbir zaman hiçbir yere ait olmadım ama aklımla ruhumla bu delikte de değilim; burada zorla çalıştırılan bir köleyim. Ne çocukluğumu bildim ne genç kızlığı tanıdım ne sevdim ne de birisi tarafından sevilebildim.
Ben bu ülkede ve belki de dünyada aynı kaderi taşımak zorunda olduğum yüz binlerce kadından birisiyim. Üçüncü sayfa haberlerindeki isimsizlerden biriyim ben. Sadece henüz yazılmadım okunmadım daha bilinmiyorum. Sessiz çığlığımla sıramın gelmesini bekliyorum.
Ben Ferah... Dipsiz kör kuyudayım düştükçe düşüyorum. Günden güne daha çok karanlığa gömülüyorum..." Dedi Ferah.
"Ben bu Ada'ya ilk geldiğimde kucağımda cansız çocuğum paramparça hayallerim vardı; yıkık perperişan bir hâldeydim. Hayat beni sınamaktan bense savaşmaktan vazgeçmemiştim.
Şimdi birbirimize sığındık ve kendimize artık mutlu olmaktan başka yol bırakmadık. Hikâyemize döndük ona inandık. Yeniden başlayabilmek için aradığım güç anneliğimde ve aşkımdaydı." Dedi Mila.
"Babam Ferah öz babam ...Yaptıklarını anlatamam nasıl anlatayım "... Dedi Ömür.
"Babanı kimse sevmese de olur Ferah hepinizin yerine sevdim ben onu "...Dedi Aysel.
Ferah'ın Karanlığı dünün bugünün ve yarının kadınlarının hikayesini anlatıyor. Gerçekçi hüzünlü çarpıcı ve bir o kadar da umut verici...