"Gerçekte Bülent Özer çağının çok ötesinde bir düşünürdü. Yeterince iyi okunup anlaşıldığını sanmak güç. Eğer iyi özümsenseydi çağcıl Türkiye mimarisi Batı kopyacılığı ile boğulmazdı..."
Suha Özkan Prof.Dr. Bülent Özer'i gelecek kuşaklara da tanıtmak amacıyla hazırlanan YEM Yayın'ın Prof.Dr. Bülent Özer'e Armağan: Çağdaş Mimarlık ve Sanat adlı yeni kitabında böyle tanımlıyor.
Mimarlık Tarihi disiplininin Türkiye'deki en önemli isimlerinden biri olan ve Haziran 2016'da kaybettiğimiz Prof.Dr. Bülent Özer'in anısına adanmış olan kitapta Prof.Dr. Filiz Özer'in kaleme aldığı "Bülent Özer Kimdir?" başlıklı yazının ardından dört kısım bulunuyor. "Bülent Özer'den Seçilmiş Makaleler" başlıklı birinci kısım Bülent Özer'in yıllara yayılan çalışmaları doğrultusunda yazdığı geniş bilgi birikimini yansıtan ve her biri farklı mecralarda yayınlanarak çok ses getirmiş yazılarından bazılarını yeniden gündeme taşımak amacıyla derlendi. Özer'in anısına 2017 yılından bu yana düzenlenen sempozyumlarda bugüne kadar sunulmuş çağrılı bildiriler ile serbest çağrılı makalelerden bir seçki olarak hazırlanan ikinci ve üçüncü kısımlar sırasıyla "Eski-Yeni İlişkileri" ile "Teknoloji ve Sanat" temalarına odaklanıyor. Dördüncü kısımda ise sempozyumlar bağlamında kaleme alınmış anma yazıları yer alıyor...
Kitabın editörlüğünü üstlenen Prof.Dr. Ebru Özeke Tökmeci önsözde Bülent Özer'den şu şekilde söz ediyor:
"... Prof.Dr. Özer'in kültür kavramına getirdiği yorum insanlığın bugün içine düşmüş olduğu bunalımdan çıkma çabalarına yol gösterebilecek ölçüde geniş kapsamlıdır: 'Kültür belirli bir toplumun maddi ve manevi alanlardaki gerçek ihtiyaç ve imkânları çerçevesinde o toplumun akıl ve his dünyaları arasında oluşan denge halidir.' Bu dengenin sağlanmasında toplumun yaratıcı hale sokulması önemli bir etken olarak karşımıza çıkar. Burada sözü edilen yaratıcılık ise her bireyin çevreyle etkin bir bilgi alışverişinde bulunan nesnelerle olumlu veya olumsuz ama mutlaka bilinçli bir ilişkiler sistemi kurabilen bir hale getirilmesiyle mümkün olabilecektir.
Özer'e göre sanat yapıtı 'kültürün duyusal simgesi' olarak yorumlanır. Bu durumda bir toplumun kültürüyle sanatı sanatıyla da kültürü arasında sınırsız ve organik bir bağıntının varlığından söz edilebilir. Özer sanat kavramını da 'kişiyi giderek de toplumu tinsel (spiritüel) yönden etkileyebilecek dürtüleri sağlama becerisi' olarak tanımlamakta bu tanım ise estetik yaşantı üzerinde düşünmeyi gerekli hale getirmektedir. Estetik yaşantı sadece 'zevk veren yaşantı' 'güzel yaşantı' olarak algılanmamalı sanat eseri de yerine göre hoşa gidici sevindirici güldürücü ağlatıcı şaşırtıcı ya da figüratif soyut kalıcı veya geçici olabilmelidir.
Bülent Özer mekân düzenleri gerçekleştirmeyi amaç edinen sanat dallarının başlıcası ayrıca çeşitli veri ve disiplinlerin karmaşık bir o kadar da organik bir sentezi olarak gördüğü mimariyi 'uzayı bir toplumun gerçek imkânlarıyla ihtiyaçları çerçevesinde barındırdığı faaliyetleri duygusal yönden de destekleyebilecek nitelikte düzenleme becerisi' olarak tanımlar. Nitekim en küçüğe indirgenmiş mekân birimlerinden en büyük ölçeğe vardırılabilecek uzay düzenlemelerine kadar bu alandaki her türlü çalışma ve davranış mimari kavramının kapsamına rahatça sığdırılabilmektedir. Bu tanımda toplumun özgün ihtiyaçları olarak ifade edilen kavram mimari eserin işlevine işaret ederken özgün imkânlar eserin malzeme konstrüksiyon ve strüktürünü belirleyecek teknolojik olanakların yanı sıra optimal finansman faktörünü vurgulamakta duygusal yönden destekleme fikri ise sanatsal etkiyi anlatmaktadır..."