Türkiye imparatorluk tecrübesini birikimini potansiyelini ulus devlet pratiğiyle sürdürmediği hatalı bir devlet anlayışıyla hareket ettiği için ne beka korkusundan azade kalabiliyor ne sürekli tekrarlanan etnik dinî mezhebî kültürel tarzı hayat krizlerinin üstesinden gelebiliyor. Çünkü modernleşme süreci ile beraber Kemalist statükonun devlet anlayışı imparatorluk mekanizmasına Türkiye'nin nomosu İslami düzen omurgasına yani bu milletin ve devletin ontolojisine mugayir işliyor.
Ercan Yıldırım Mümkün Kâmil Devlet kitabında devlet mekanizmasını temel kaynaklarımız Müslüman devlet pratikleri imparatorluk işleyişi etrafında yeniden düzenlememiz gerektiğini söylüyor. Kâmil devlet ahalinin kendini yönetmesi için devleti belirlemesine şekillendirmesine zaman zaman devleti kurucu ayarlarına döndürmesine dayanması itibarıyla kerim devletten farklı. Zira kerim devlette her şeyi devlet vatandaşına verirken kâmil devlette ise millet istediklerini organize ettiği devlete verdirtir. Bu anlamda yazar kimliğimizi ve ontolojimizi oluşturan değerler temel ilkeler ahlaki umdeler siyasi ve ideal düzen tasarımları ve pratikleri üzerinden siyasal alanın yeniden düzenlenmesi buna uygun bir devlet düzeneğinin kurulması mecburiyetini vurguluyor. Yıldırım meşru-maruf-makul-müstakil-müşterek kavramları etrafında şekillenecek mümkün kâmil devletin Türkiye'yi İslam âleminin önüne düşürüp kapitalist dünya sistemini gerileterek Müslümanları özgürleştireceğini yeni bir düzen teşekkül ettireceğini ileri sürüyor. Ercan Yıldırım Mümkün Kamil Devlet'te imparatorluk ve sonrası çerçevesinde günümüzü değerlendirirken aynı zamanda mütekâmil bir devletin ütopya olmadığını Müslüman ahlakının temel referans kaynaklarımızın bilkuvve kimliğimizin bunu inşa edebileceğini iddia ediyor.