Evimiz taş duvar ağaç örtük toprak damlıydı. Tandır evi kiler bir de odadan ibaret. Odanın pencere önüne baştanbaşa sedir yapılmıştı. Sedirin üstünde otururduk altı seyrek kullanılan eşyalarla doluydu.
Eşyaların arasındaki boşluklarda fareler dolaşırdı. Taş duvarda açtıkları tünellerden girip çıkarlardı. Odamızda bir fındık faresi yaşardı.
Geceleri gelip koynuma girip uyuyup kalırdı. Annem onu görecek olsa kıyameti koparırdı. O hemen yorganın altına kaçıp delikten cincin bakardı. Ufak kara gözleri vardı. Annemin sesini duyunca korkudan titrediğini fark ederdim. Annem yorganı üzerimizden çekip alır elinde maşa; fındık faresi sedirin altına kaçıp o gün bir daha ortaya çıkmazdı.
Ben akşam yatarken sedirin altına başımı sokup fısıldardım "Hadi gelsene" diye. Gaz lambası sönünce sessizce gelip yorganın altına girerdi.
Bu hikâyeyi o sevimli fındık faresi için yazdım.