Hiç aynaya baktığınızda "Bu neden beni bana yansıtıyor?" diye düşündüğünüz oldu mu? Cam onun kardeşidir ama onun gibi kırılınca devam etmez yansıtmaya. Aynanın arkası görünmez ama cam şeffaftır. Üstündeki toz zerresini bile ayan eder. Bazı insanlar ayna bazıları ise camdır. Ama her insan bir parça camdır kırıldığında kanatan.
Hayat bizi kaya gibi sağlam durmaya zorlasa da içimizde bir yerlerde bir sarsıntıyla tuz gibi darmadağın olacak bir cam parçası var. Bu parça kırılınca önce seni acıtır sonra kıran kişiye akseder. İnsan cam gibi şeffaf olmak ister ama olamaz. Hayat buna izin verse de insanlar buna izin vermezler.
Hayat bir akış hâlidir durduramazsın. Nare; büyümek bilmeyen köydeki herkese yaka silktiren biriyken hayatımın dönüm noktası dediği bir olay başına gelir. Bu onu öyle bir noktaya getirir ki kendini bile tanıyamaz olur. Yanındaki insanlar onu bataklığa sürükler ama o bunu fark edecek durumda değildir. Bir gün kuzeni Toprak bir haber getirir. İkinci dönüm noktasıyla karşı karşıya kalır. Hayatını değiştirmeye yemin eder. Ertelediği hayatı yaşayıp tanınmış bir yazar olur. Yeni kitabının imza gününde masasında bir kitap bulur. Düzenini bozacak olan yeni bir dönüm noktasıyla karşı karşıyadır. Nare'nin hayatına değen insanları göreceğiz.
Bu dönüm noktalarında Derya Güllü ve Esin'le karşılaşır. Dört kadının hayatla mücadelesi her birinin hikâyesini okuyacağız.
Derya hayatını hastanede geçiren bu yüzden hayatını hep perde arkasında yaşayıp hayattan nasibini alamamış bir kadındır.
Esin ailesinin gölgesinde yetimhanede büyüyüp üvey ailede kendini bulamamış hep göz ardı edilmiş aileden yaralı bir kadındır.
Güllü sevdiğinden darbe yiyince kendini aramaya çıkar. Lakin bu yolda da çözümü mantık evliliği yapmakta bulur ama işler değişir. Hayat oyununu oynar. Tek istedikleri alacaklı oldukları dünyadan bir hayat istiyorlar.