1952 yılında yayımlanan Havuz Başı saf iyi yürekli insanlarıyla okura yaşama sevgisi aşılayan hikâyelerin yanında giderek kabuğuna çekilen Sait Faik'in hastalık ve ölümle yüzleşme çabalarının sezildiği hikâyelerden oluşuyor.
"Milyonluk şehirlerde de yaşasa insanoğlunun içinde yalnızlık kendi içine çekilme sinme günleri doludur. Bitişik doğmadığımıza göre içimizdeki sevinçleri kederleri başkalarıyla her an paylaşmamıza imkân mı vardır? En yakınlarımızdan bile bucak bucak kaçtığımız derdimizi kimselere söyleyemediğimiz günlerimiz olmaz mı?
Karı koca ana oğul kardeş baba hep ayrı ayrı kederlenmez üzülmezler mi? Müşterek kederler müşterek sevinçler ne kadar azdır. Kendi kendimiz kadar kim paylaşır derdimizi? Gün olur dost sevgili arkadaş baba ana oğul kardeş hep elimizi bırakıverir. Hem yapayalnız doğup kendi başımıza ölmüyor muyuz? Bana öyle gelir ki dünya yüzündeki asıl dostlar asıl kardeşlerimiz saniyede doğup aynı saniyede ölen kişilerdir. Onlara da ömrümüz oldukça rastlayamayacağız."
"Parkların Sabahı Akşamı Gecesi" adlı hikâyeden