1951 yılında yayımlanan Kumpanya'da bir tuluat tiyatrosunun kuruluşu ve Anadolu'da çıktıkları bir turne esnasında başlarına gelenler yer yer belgesel bir nitelik taşıyan yönleriyle anlatılır. Kumpanya'da tiyatro dünyasının perde arkası İstanbul'un sokakları taşra insanları ve doğayla insan arasındaki bağ gibi temalar işlenir. Sait Faik sıradan karakterlerin hayatını derinlemesine gözlemlerken onların iç dünyalarını hayallerini ve gerçeklerini ustalıkla hikâyeleştirir.
"İnsanların ve onların ruhlarına hislerine ait hiçbir tekâmül olmayacak mıydı? O halde beyhude yere niçin şiirler ve romanlar yazılıyordu? Edebi eserler insanı yeni ve mesut başka iyi ve güzel dünyaya götürmeye kurmaya yardım etmiyorlarsa neye yarardı?"
"Böyle gelmiş böyle gidiyordu. Para hiçbir zaman insanı adam etmezdi. İyisi mi buldu mu yemeliydi. Yoksa bizim bilemeyeceğimiz bir görüşe bir ahlaka saplanırdı insan. Bu ahlakta yalnız yalnız o para denilen şeyi her ne pahasına olursa olsun kazanmak vardı. Şeref de oydu. Ahlak da oydu. Namus da oydu. Bir bakıma doğru da: Onunla satın alınmayacak hiçbir şey yoktu: Pırlantasından insanına kadar."