1960'lı yıllarda Türkiye'den Almanya'ya işçi göçü sadece iş gücü naklini gerçekleştirmedi. Türk işçileri beraberinde farklı aile yapısı gelenek ve göreneklerini de götürdü. Bu yıllardan sonra uluslararası turizmin gelişmesi ile birlikte pek çok Avrupalı Türkiye'ye geldi. Bunlardan önemli bir kısmı gezdi gördü ve gitti. Kimileri ise mal mülk alıp Türkiye'ye yerleşti. Böylece iki farklı toplum ve kültür aynı ortamda buluştu. Orient (doğu şark) ve Okzident (batı garp) birbirine karıştı. Bir çeşit kültür kaynaşması gerçekleşti.
"Altın Elma" gerçek bir yaşam öyküsünden esinlenerek yazıldı. Turist yatı kaptanı Alman Hans Jürgen von Fürstenburg'un Kalkan Limanı'ında batan kayığı ile başlayan roman Eva Maria'nın okulda öğrendiği aile tanımının Türklerde nasıl olduğunu merak etmesiyle sürer. Türkçe öğrenen Eva Maria Türkiye'ye önce turist olarak gelir sonra Hans Jürgen von Fürstenburg ile birlikte Türk limanlarıda yaşamını sürdürür. Antalya bölgesinde ve Almanya'da yaşadıklarını ister istemez karşı karşıya getirir anlamlı mukayeseler yapar. Batı ve doğuyu sürekli karşılaştırır.
Antalya'ya ilk kez geldiği 1979 yılından bu romanın yazıldığı 2023 yılına kadar Türkiye çok değişir. Turizm amaçlı değişikliklerin yanı sıra toplumsal ve kentsel değişiklikler ülkenin çehresini yeni bir yöne çevirir. Bu gelişmeleri birebir yaşayan ve gözlemleyen Eva Maria sonu belirsiz bir yaşama doğru süratle ilerler...