Tiyatronun kapısında:
başını çevirir uzaklara sığınırdın.
göz kapakların;
kırmızı bir kadife perde gibi
ağır ağır inerdi kaldırıma.
Gözlerinin
kaybolan kocaman beyazlarına girer
yakalardım kaçırışını benden
dudakların hangi şarkıdan sonra böyle kalmıştı
gülümsediğinde
ne hengameler taşırdık oraya bilemezsin
bir fırtınaya dönüşürdü umursamazlığın.
boşluğun
çiçekler dolusu tebessümler arasında
yanıtsız mektuplar gibi kokardı
takmaz miydin hiç?
toy güvercinlerin sana bakışlarını
yanağında gezinen gülleri kıskanarak...
zor oluyor değil mi? saat kulesi çiçekçisi
kendine yalanlar fısıldamak.