Şiirleriyle çocuk hikâyeleriyle Rıza Bıyık ve Sinekler Şehri adlı öykü kitaplarıyla tanıdığımız Betül Tarıman
At Kadar Hırçın Geyik Kadar Yabani ile kurguyu gevşettiği yerlerde dil'i bir kırbaç gibi; dil'i özgünleştirdiği yerlerde kurguyu bir hesaplaşma gibi kullanarak kısa ama etkisi uzun sürecek öykülere imza atıyor. Kendi içinde dolanıp duranların aynada kolay kolay göremedikleri yüzlerinin haritasını çiziyor. Bir sabah aniden dört rüyadan aynı anda uyananlar için biçilmiş kaftan bu öyküler. Ve ruhun öte yanına paçalarını sıvamadan geçmek isteyenler için elbette...
Herkesin kirpiği vardır. Kiminin uzun kiminin kısa. Benim kirpiğim kısa. Güze kırpılı. Bahara kırpılı olaydı olaydı da. Şimdi tenim gibi kirpiklerim de terler. Uçlarından damla damla terler. Eyleşip dururum ben de kendimle. Alnımda kirpiklerimde biriken terleri siler de silerim. Bir keresinde alnıma bir kelebek konduydu güze kırpılıyım ya baktım hemen onun alnına kirpiklerine. Alnında kirpiklerinde terler. Uç dedim git buradan. Kelebekcik üç tur attı da çevremde konuverdi bir dala. Ardından kayboldu. Anlatacak bir şeyim vardı da benim...
Kirpiklerim kirpiklerime değer