Londra'nın varoşlarında üç genç adamın ayakta kalma mücadelesi geçmişin hayaletleriyle ve bugünün yakıcı gerçekleriyle iç içe geçiyor. 2018 yılında Man Booker uzun listeye kalan ve 2019 yılında Dylan Thomas Ödülü'nü kazanan Deli ve Öfkeli Şehrimizde metropollerin kenar mahallelerinde büyüyenlerin sesini yükselten sarsıcı keskin ve nefes kesici bir anlatı.
Sokaklar kaynıyor. Öfke ve korku dalga dalga yayılan isyanlarla birlikte her kapıyı çalıyor. Bu kasırganın tam ortasında ise üç genç adam var: Selvon Ardan ve Yusuf. Biri sokakların atletik hayalperesti diğeri müziğin içinde kendine bir dünya kurmaya çalışan bir şair öteki ise çocukluk ile yetişkinlik arasındaki ince çizgide yürüyen köklerine sadık kalmaya çalışırken sokakların sesine kulak vermekten de kendini alamayan bir genç... Onlar için bu şehir harita üzerindeki bir noktadan ibaret değil onları şekillendiren ezmeye ve savurmaya hazır devasa bir güç.
Bu hikâyede yalnızca gençlerin sesi yok. Caroline ve Nelson gibi eski kuşaklara mensup insanlar da kendi travmalarını yaslarını ve umutlarını sırtlarında taşıyor. Fakat şehir kimseye uzun uzun geçmişi düşünme fırsatı tanımıyor. Günün getirdiği öfke ve umutsuzluk hem gençlerin hem de yaşlıların omuzlarına çöküyor.
Deli ve Öfkeli Şehrimizde Guy Gunaratne'nin göz kamaştıran dili ve ritmik anlatımıyla günümüz Britanyası'nın çok katmanlı kimliklerini ırksal gerilimlerini ve kaynayan öfkesini derinlemesine işliyor. Bu kitap yalnızca Londra'nın varoşlarında büyüyenlerin değil modern dünyanın her köşesinde kendine bir yer açmaya çalışan herkesin hikâyesi. Gerçekçi sarsıcı ve bir solukta okunan bu roman yalnızca sokakların öfkesini değil insanın içindeki hayatta kalma direncini de anlatıyor.
Şimdi bu şehirde kimin sesi duyulacak? Kim unutulacak? Ve en önemlisi: Bu deli ve öfkeli şehrin içinde insan olmak ne anlama geliyor?