Tarihin savaşsız yıllarının savaşlı yıllarından çok daha az olduğu bilinir. Bu olgunun da etkisiyle şiddet ve tarih hep neredeyse özdeş olarak görülmüştür. Bu perspektif şiddet ve tarihi bir gören geleneksel tarih anlayışına aittir. Geleneksel tarih anlayışının hegemonik karakteri farklı perspektiflerin var olma ihtimalinin bile düşünülmesine fırsat vermemiştir. Herkesin bir gözlük gibi gözüne taktığı bu anlayış zamanla göze dönüşmüştür. Bu nedenle tarih demek şiddetin tarihi demek olmuştur. Hannah Arendt ve Walter Benjamin'in paylaştığı şiddetsiz tarih anlayışı geleneksel tarih anlayışıyla taban tabana zıt bu anlayışı ters yüz eden bir anlayıştır. Onlara göre şiddet tarihi tahrif eder. Tarih şiddet değil şiddetsizlik koşuluyla belirebilir. Arendt ve Benjamin geliştirdikleri bu yaklaşımla düzene nüfuz ederek kendini görünmez kılan şiddeti çözümleyici bir yöntemle açık etmiştir. İki düşünür düzenin açık ettikleri şiddetten arındırılmasının tarih siyaset ve hukukun şiddetten arındırılmasıyla gerçekleşebileceğini ileri sürer. Sibel Kiraz bu kitapta Arendt ve Benjamin'in şiddet eleştirilerini ve şiddetsiz tarih anlayışlarını karşılaştırmalı bir biçimde ele alarak tartışıyor. Böylece şiddet fenomeninin çözümlenmesine bir katkı sağlamayı ve şiddetsizliğin olanağına bir ışık tutmayı amaçlayan yazar şiddetten arındırılmış bir siyasetin özgürlüğün demokrasinin ve hukukun adalete yaklaşmasının olanağının bu tartışmada yattığını göstermeye çalışıyor.