Eski Yunanlılar antik Kem Ülkesine esrarengiz ve anlaşılmaz şey anlamına gelen "Egypt" (Mısır) adını vermişlerdi.
İşte biz bu gizemin içinde Yedi Kapılı Teb denilen bir Yunan kentinderi ayırdedebilmek için Yunanlıların Yüz Kapılı Teb adını verdikleri antik kentin bulunduğu bölgeyi seçtik.
Bu bile başlı başına bir gizemi içermektedir. Yaptıkları eserlerden anladığımız kadarıyla Mısırlılar kapıları yanyana inşa edecek kadar beceriksiz mimarlar olamazlardı. Eğer sanayi öncesi devirlerdeki insanların bir yerden bir yere varmak için birkaç kilometre yürümeyi olağan addettiklerini düşünecek olursak bir kapının bir diğerinden en az 500 metre uzaklıkta bulunması doğaldır. 500'ü 100'le çarparsak çevresi 50.000 metre uzunluğunda bir şehir çıkar karşımıza; bu da gerek modern arkeolojinin gerekse bölgedeki kuşbakışı gözlemlerin doğrulamayıp aksine yalanladığı bir durumdur. Mısırlıların ve Yunanlıların mecazi olarak tanımladıkları ve rahipler devleti Amon'un başkenti olan bu esrarengiz şehir bu kadar muazzam boyutlarda olamazdı nitekim şehrin duvarlarından günümüze kalanlar birkaç önemsiz kalıntıdan başka birşey değildir.
Acaba Yunanlılar yüz rakamını "Çok" anlamında mı kullanmışlardı?.. Bunu belki de hiçbir zaman bilemeyeceğiz.
Bazı çağdaş yazarlar bu muazzam yörenin Nil'in batı yakasını yani Ölüler Sehrini de içine aldığını ileri sürerler; fakat Batı Dağına bitişik olan Vadinin özellikleri ve surlardan en ufak bir ize raslanmaması anlaşılmayanın yarattığı ümitsizlik duygusundan doğan bu hipotezlere inanmamıza olanak vermez.
Ancak dünyanın Güneyden Kuzeye doğru akan yegâne nehrinin kattettiği Mısır'ın yakıcı kumları üzerinde yürüyeceksek anlaşılmaza gizemliye esrarengize ve tinsele ama yine de son derece insani olana kendimizi alıştırmak zorundayız.