Günümüzde uygarlık deyince akla hemen Batı uygarlığı gelmektedir. Bilinçli bir şekilde Batı nuygarlığının genellikle olumlu yönleri yani felsefeyi bilimi aklı ve teknolojiyi önemseyen; sanata ve edebiyata değer veren; hukukun üstünlüğünü ve özgürlüğü esas alan boyutları ön plana çıkartılmaktadır. Oysa Batı uygarlığının esas olarak insanın hırs ve arzularını çoğaltan; yalana entrikaya ve dalkavukluğa yaslanan; insanları birbirine benzeştiren; sürü insanı ve toplumu inşa eden; bireyleri baskı altına alan korkutan ve zincire vuran; savaşla beslenen; sınıf savaşımına dayanan; makinenin hükümdarlığına yaslanan; emeğin sömürüsüne imkan veren; işsizler ordusu oluşturan; eşitsizliği yoksulluğu mülksüzleştirmeyi ve sefaleti şiar edinen; yabancılaşmaya yozlaşmaya ve nihilizme yol açan tarafı vardır.
İşte bu kitapta birbiriyle zıt felsefe/sosyoloji geleneği içinde yer alan düşünce ustalarından Jean- Jacques Rousseau'nun Karl Marx'ın ve Friedrich Nietzsche'nin ana eserleri ışığında onların Batı'nın vahşi yüzüne Batı toplumlarının kamburlarına ve Batı uygarlığının yeni türden bir barbarlık inşa ettiğine dair temel fikirleri kapsamlı bir inceleme sonucunda dünyada ilk detaylı bir biçimde tahlil edilmiştir.