Eğer dün Doris Teyze'nin köpeğini yanlışlıkla değiştirmemiş olsaydım bütün bunlar başıma gelmeyecekti...
Bisikletim çalınmayacaktı bir taşa takılıp düşmeyecektim ve yeni pantolonum yırtılmayacaktı... Ve en önemlisi bu kadar mutsuz olmayacaktım! Biliyorum bütün bu olanlar size anlamsız geliyor ama hepsini açıklayabilirim.
Yeni bir yere taşınırken gereksiz bütün eşyaları atar. Eğer çok fazla yorulmuşsa daha önce gerekli olduğunu düşündüğü eşyalar da birden gereksiz oluverir. Ve bunu ancak iş işten geçtikten sonra fark eder.
Örneğin dün sabah böyle bir şey yaşandı. Mutfakta uzun süre arandıktan sonra en son taşınmamız sırasında ekmek kızartma makinesini de attığını fark etti.
-Allah kahretsin! Onu da mı attım? dedi.
-Evet taşınırken dolabın önüne çıktığı için onu cezalandırdın dedim.
-Ne olacak şimdi hiçbir şey yok her yer bomboş diye söylendi.
-Boş ver dedim. Hani hep söylersin ya ekmek kızartma makinesi kendi leziz ekmeğini yapmak yerine insanı o tatsız tuzsuz çarşı ekmeğinden almaya teşvik eden gereksiz bir lüks.
-Ama şimdi o tatsız tuzsuz kızarmış çarşı ekmeğinden istiyorum! dedi.
-Tamam dedim. Şimdilik ekmek dilimlerini fırına atıp kızartabilirsin öylesi de fena olmaz.
-Ama... Kızartma makinesindeki gibi olmaz diye iç çekti annem. Bunu derken kızartma makinesinin ne kadar gereksiz bir lüks olduğuna dair çektiği nutukları unutmuş gibiydi.
Sonunda Doris Teyze'nin üç ekmek kızartma makinesinden birini ödünç aldık...