1. Dünya Savaşı ve işgal milli mücadele yıllarının kapitalist-emperyalis baskıyı gerilettiği halkların silahlı olduğu Bolşevik Devrimi'nin patladığı anti-sömürgeci dalganın yükseldiğ batıda ve doğuda işçi sınıfı ve köylülüğün ayağa kalktığı koşullarda Mustafa Kemal cüret cesaret ve gerçek bir kurmay onuru ile apoletlerini söküyordu. Sonuç belirsizdi. Hemen tutuklanabilirdi. Dönemin reel koşullarına değil tarihe karşı sorumluluk duydu. Seçimini açıkça yaptı.
Bu andan sonra bölge halklarının birliğini temel güç kaynağı sayan bir siyasete açıldı. Türk-Kürt-Arap birliğinin önemini kavradı. İslami birikimin anti-sömürgeci bir mücadelede stratejik düzeyde bile olsa nasıl bir güç kaynağı olacağını siyasi pratik ve diplomasiyle ortaya koydu. Bolşevik Devrimi'nin yarattığı altüst edici dalgayı yararcı bir biçimde de olsa halcılık programına içermeye çalıştı...