Yedi kişi karanlık kanatlı kargalar gibi sokakların ıssızlığını bir bela kılıcı gibi biçerek geçti. Yedisinin de birbirine karışan soluklarından ve yalnız kendi soğuk rüzgârlarında savrularak hışırdayan cübbelerinden başka sesleri yoktu. Elleri bir akrep gibi kuşaklarının kıvrımlarına gizlenmiş hançerlerin sapında döktükleri kanın kızıl ayak izlerinde koşuyorlardı.
Eb'ül Fazl mescidi yakınlarına geldiklerinde fırtına aç kurtlar gibi şehrin surlarını aşarak minarelerin üzerinde ulumaya sokak aralarına dalarak evlerin kapılarını bacalarını dişlemeye başladı.
Ve kan kokusunun izinden giden azgın canavarlar gibi güçlü çeneleriyle yedisini birden kaparak kuyunun olduğu yere doğru sürükledi.