"Nasıl olur da ölür? Diye bağırıyorlardı. "Hani kıyamet günü bize şefaat edecekti. Hayır! Hayır! O ölmedi. Tıpkı Hazret-i İsa gibi göğe çekildi" Bağrışmalar iyice yükseldi: "Sakın gömmeyin onu!" Ömer de düşüncedeydi. "Hayır!... " diyordu "O ölmedi. Cenab-ı Hakk'ı ziyarete gitti... Tıpkı Musa gibi. O da bir ara ortalıktan kaybolup kırk gün sonra geri dönmemiş miydi? O da dönecek. Kim 'O öldü!" derse ellerini ayaklarını keserim!" O anda Ebubekir Es-Sunuh doludizgin gelip atından indi. Tek kelime konuşmadan doğruca mescide girdi. Sonra peygamberi görmek üzere kızı Ayşe'nin odasına geçti. Üstünü örtmüşlerdi. Yavaşça yüzünü açtı ve gözyaşları içinde onu öpmeye başladı. Duyduğu acının ağırlığı altında kendinden geçmişti. Bir süre sonra ıstırabından kendini zorla ayırarak dışarı çıktı. Halka telkinde bulunan Ömer'in yanına gelip "Ya Ömer!.. Otur..." dedi. Ama Ömer onu dinlemek istemedi. Bunun üzerine Ebubekir oradaki insanlara şöylece seslendi: "Ey insanlar!.. Her kim Muhammed'e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Ama her kim Allah'a tapıyorsa bilsin ki O sonsuza değin yaşayacaktır.