Babam bir ara biraz doğruldu. "Bak oğlum" dedi. "Ben iyileşirim diye İstanbul'a gidiyorum ama belli olmaz. Çok umudum yok. İyileşirsem anneni de sizleri de hemen yanıma alacağım. İstanbul'a geleceksiniz. Ama iyileşemezsem evet iyileşemezsem çocuklar sana emanet. En büyük sensin. Annen kardeşlerin sana emanet. Ben size nasıl baktıysam sen de onlara öyle bakacaksın!" dedi.
Ben hiçbir şey söyleyemedim. Sözler hıçkırıklar boğazımda düğümlendi. "İyi olacaksın baba" gibi şeyler söylemek istedim. Teselli etmek moral vermek istedim. Belki öyle bazı sözler de çıktı ağzımdan ama gerçekte sessiz kaldım.
"İyileşemezsem çocuklar sana emanet. En büyük sensin. Annen kardeşlerin sana emanet. Ben size nasıl baktıysam sen de onlara öyle bakacaksın!" İşte bu sözler beynime çakıldı kaldı. Hopa'ya varana kadar bozuk plak gibi babamın bu sözlerini tekrarlayıp durdum kafamın içinde.
O sözler babamla o son konuşmamız yıllardır canlılığından hiçbir şey kaybetmedi. Hayatım boyunca attığım her adımı etkiledi. Çalışmalarımda iş hayatında beni sürekli kamçıladı. Tembelliğe yönelmeme boş vermeme izin vermedi. O gün o kamyonun içinde babam omuzlarıma çok ağır bir sorumluluk yükledi.
Onun ölümünü hiç aklıma getirmek istemiyordum. Ölümü ona hiç konduramıyordum ama babam "Kardeşlerin sana emanet" dediğinde içimden sessizce "Söz baba." demiştim. "Söz sen bize nasıl baktıysan ben de onlara öyle bakacağım."