Şu an sıkıntılı günler geçiren Türkiye dünyadaki olayları takip edenlerin dikkatini gittikçe daha fazla çekiyor. Her kafada "Olaylar nasıl sonuçlanacak?" sorusu var. Fakat bir ırkın geleceğiyle ilgili yeterli bir fikir oluşturabilmek için kişinin o ırk üzerinde bizzat çalışmış ve "o milletin ruhuna aşina" olması gerekir. Beyaz ırk dışındaki tüm ırkların önceden belirlenmiş bir barbarlığa maruz bırakıldıkları dönem artık geride kalmıştır. Geleceğin Anglosaksonlara olduğu kadar Çinlilere Japonlara ve Hindulara da ait olabileceğine inanmaya başlıyoruz. Gelecek aynı zamanda Türklere de ait olacak mı yoksa onlar çaresiz bir aşağılık duygusuna mı mahkûm edilmek zorundalar?
"Jön Türk Partisi'nin doğuşuna ve Abdülhamit'in düşüşüne tanıklık eden bir dönemde Türkiye'de olaylarla dolu üç yıl geçirme fırsatına sahip oldum ve Türk insanının imkânlarını incelemek ve birlikte yaşadığı ırklarla- Rum Yahudi Ermeni ve Bulgar- karşılaştırmak için mükemmel olanaklara sahip oldum."
Tıpkı onunla birlikte yaşayan tüm Amerikalılar gibi orada geçirdiğim yıllar boyunca Türk insanını sevmeye başladım. Onun kişiliğini mizacını ve yaşama bakış şeklini anlamaya çalıştım. Türk insanını olduğu kişi yapan ırk iklim çevre ve din unsurlarını ayırt etmek amacıyla sürekli olarak Doğu geleneklerini analiz ediyordum. Burada Türklerin gerçek ve elimden geldiğince adaletli biçimde çizdiğim portresini bulacaklarına inanarak vardığım sonuçları okuyucuya sunuyorum.
"Türkiye'nin geleceği ne olacak? Allah'ın Diyarı ve Hilâl'den geçmekte olan birçok talihsizlik engel ve felakete rağmen bu cesur ve takdire değer insanların sonunda kurtulacaklarına olan inancımı asla kaybetmedim. Türkiye'de hâla gerçek vatanseverler var tanıdığım ve sevdiğim erkekler ve yönetimin dizginleri bunların elllerine geçerse işte o zaman gerçek ilerleme yaşanacaktır."
Bazıları beni Türkler ve onların diniyle ilgili çok olumlu bir izlenim sunmakla suçlayabilir. Türkiye'nin kurumları yönetimi ve dininde yerilecek o kadar çok kötü şeyler olduğu gerçeğini inkâr edecek son kişi ben olurum. Ama bu daha olumsuz yönler üzerine o kadar çok şey yazıldı ki bir kişiye olduğu gibi bir ulusa yardım etmenin en iyi yolunun onların kötüden ziyade iyi özelliklerini görmek olduğuna inanarak Türklerin iyi tarafını sunmayı tercih ediyorum. Bu kitabın çok fazla iftiraya uğramış bu milletin daha iyi anlaşılmasını sağlayarak Türklerin yaşamını ve onların karakterini betimleyerek okuyucuya yeni bir bakış açısı sunacağını ümit ediyorum.
Kitabın birkaç bölümü dergide yayınlanmak üzere yazılmıştır. Birinci ve Dokuzuncu Bölümler ve On üçüncü bölümün bir parçası The Boston Transcript'te; Sekizinci ve Onbirinci bölümlerden parçalar The Open Court'ta ve Beşinci Bölüm The New England Magazine'de yayınlanmıştır.
Bu kitaptaki pek çok materyal için Robert Koleji'nde Türkçe öğretmeni olan sevgili Doğulu kardeşim Hulusi Hüseyin'e müsveddeyi gözden geçirdikleri için Amerikan Kız Koleji'nin eski tarih öğretmeni Bayan Hester D. Jenkins'e ve Robert Koleji'nin 20 yıl müdürlüğünü yapan Dr. George Washburn'e ve müsveddeyi son kez okuduğu önbaskıyı gözden geçirip düzelttiği ve yapıcı eleştirisi için kardeşim Percival B. Cobb'a teşekkür etmekten mutluluk duyuyorum.
Stanwood Cobb
Newton Upper Falls
16 Haziran 1914