15 yaşındasın Taşradasın. Liseye gidiyorsun. Annen hasta baban zalim Babandan nefret ediyor menekşe kokan annene acıyorsun. Babanla aynı cinsten diye tüm erkeklerden nefret ediyorsun. Sonra karşına biri çıkıyor; farklı biri tanıdığın erkeklere hiç benzemiyor. Hayatı birlikte keşfe çıkıyorsunuz. Ama anlamıyorlar; sen sevmek sevilmek için çırpınırken toplumsal baskının pençeleri sıkıyor boğazını. Baban amcan dayın ya da ağabeyin; toplumun namus bekçisi kıldığı birileri çıkıyor ve kadınlık onurunu ayaklar altına alan bekaret kontrolüne sürükleniyorsun. Sürüklenen bedenin değil yalnızca umutların hayallerin ve körpecik yüreğinle tüm ruhun da sürükleniyor ayaklar altına alınıyor..
Parçalanan düşlerinden yepyeni bir hayat kurmaya başaran Duygu Uzel ağlayıp hayata küsmeyi değil yaşadıklarını tüm dünyaya haykırmayı seçti..