Markete doğru yürümeye başladı. Beş on adım atmış atmamıştı ki birden ağzı açık taş kesilmiş gibi durdu. Yüzü sapsarı olmuştu. Polis otosunun kırmızılı-mavili ışığı karşıdaki dükkanların camlarında yansıyordu.
Telaşla geri döndü. Ne yana gideceğini kestiremiyordu. Oysa yaptığı gözlemler sonucu çevreyi adeta karış karış biliyordu. Öylesine telaşlanmıştı ki bir türlü düşüncelerini toparlayıp durumu kurtaracak sağlıklı bir karar alamıyordu.
Hem hızlı hızlı ilerliyor hem de gizli bir öfkeyle ekip otosunu süzüyordu. Sessizce yürümeyi sürdürerek ara sokağa saptı. Birkaç saniye durup soluklandı. Kendini toparlamaya çalıştı bir süre daha yürüdükten sonra kısa bir mola verdi.
Fazla korkmamıştı ama titriyordu. Bunu havanın serinliğine yorarak torbayı karanlıkta kalan bir yere bıraktı. Eğer zor bir durumla karşı karşıya kalırsa torbayı öylece bırakıp hiç beklemeden oradan savuşacaktı. Saatine baktı zaman tükeniyordu. Bombanın faaliyete geçmesi için yalnızca elli dakikası kalmıştı. Homurdandı. Elini ağzına götürüp sinirden tırnaklarını yemeye başladı. O an torbayı orada bırakıp bu işten tamamen vazgeçerek motosikletinin yanına gitmeyi düşündü. Ama bunu kendine yedirmesi olası değildi..