Geleceğin tarihçileri ve araştırmacıları bölgelerin ve kentlerin geçmişlerini incelediklerinde 20. Yüzyıla hiç de iyi bir gözle bakmayacaklardır. Çünkü insanlık ve uygarlık için hemen her açıdan talihsizliklerle geçmiştir. Savaşlar göçler ve yıkımlar bu yüzyılın birçok ülkedeki kentsel mirası yok etmiş ve etmeye de devam ediyor.
Şark'ın bu bölgesi de göçlerden ve yıkımlardan çok çekti. Tarihteki kültürel köklerini oluşturan sanat dil ve edebiyat birikimlerini yitiren toplumların içine düştükleri yozlaşma ve yabancılaşmadan yine 20. yüzyıl sorumlu olacaktır. Geleceğin tarihçileri şaşkınlıkla da olsa bu gizemli bölgeyi yazmaya devam edeceklerdir. Belli bir süre sonra ise sevgi ve umutla kucaklayacaklardır. Tarihçiler bu rüya ülkesinin 20. yüzyılda savaş ve yıkım kasırgasını yaşadığını bilerek bu kültürel ve yok oluşa karşı ne denli büyük bir efsanevi bir "direniş" gösterdiğini fark edip onu tarihin tanığı olarak bağırlarına basacaklardır.
Kimileri için savaşçı bir kahraman kimileri için ise bir katil veya bir eşkıya. Sırtını Garzan dağlarına dayayan bu adamın asıl adı Mehmet idi. Ancak onu herkes Keçero olarak bilir. O ise kendini Dağların Efendisi olarak tanıtır. Yeni kuşakların pek tanımadığı bu adam Garzan dağlarında yaşadığı sürece bir kahraman öldükten sonra da bir efsane haline geldi.