Haremde efendi olmak zordur. Gün olur kapılar zorlanır padişah oğlunuz 'hâl' edilecek kellesi sizden istenecektir gün olur Kösem gibi bir perde ipiyle boğulur Kuşçu Kapısı önüne bedeniniz serilir.Sadaret makamından kopunca eriniz ya da oğlunuz siz eski saraya nakledilir geniş duvarlar ardında yıllarca öylece bekleşirsiniz. Eski saray ayrılıktır hüzündür; geride erkek evlatlarınızı bırakmışsınızdır gözünüz acı haberdedir evladınızın padişah olmasından gayri seçeneği uzun yıllar kapatılmak ya da boğulmaktır. Haremde efendi olmak zordur. Yeri geldiğinde yaşı küçük ya da ehliyetsiz bir sultan yerine naip olarak perde ardından hükümet etme zorunluluğunu yeri geldiğinde 'hâl' sırasında sarayın sınırlarının geçilmesine onay vermek gibi can alıcı anları yaşarsınız.
Geçmişiniz yoktur "binti Abdullah'tır" mezar taşlarındaki sanınız. Çaresizce hanedanın varlığına sadıksınızdır ve kaderiniz sadece onun iyi niyetine bağlıdır. Haremde efendi olmak zordur bırakıp gidemezsiniz. Terbiyeleri eğitimleri inançları ve duruşları gereği yaşadıkları her anı sonrasını düşünerek dikkatle yaşarlar. Dikkat sirayet etmiştir her dakikalarına.
Bu nedenledir ki yaşadıkları dönemlere adları kazınmış onlarca yazıt bırakırlar. Bu kitabelerde yaşamışlar bu kitabelerle anlatmışlardır kendilerini özgür oldukları tek şey hayırlarıdır. Günümüzde her sokak başında rastladığınız bu abideler onların gizli haykırışları adeta ağıtlarıdır. Aynı zamanda; bir duruşun ayakta kalmış son abideleri onların hayır faaliyetlerinin nedenlerine dair önemli ipuçları verir bizlere.