Sıradan insanların hayatı zaman içinde pek çok kimse ile kesişir. Yürürken gölgelerine bastığımız insanların kimler olduğunu ilerde neler yapacaklarını bilemeyiz.Hemingway'in Havana günlerini yaşayan binlerce insan da kimin olduğunu bilmeden bu dev Amerikalı'nın gölgesine basmıştır. Kazara vücuduna çarpmıştır. Göz göze gelmiştir..
Tarihin tanıklarından biri olan belki de tarihe bizzat katkıda bulunan biri ile karşı karşıya olduklarını hiç bilmeden.Biyografik roman yazmak da böyle bir şey olmalı.Hiç tanımadığın hiç yüz yüze gelmediğin biri hakkındakileri öğrenmek. Çektirdiği fotoğraflara bakıp ışığın yüzlere yansıttığı şifreleri çözmek. Yazdıklarından duygularını anlamaya çalışmak. Neler hissettiğini keşfetmek.Seyhan Livaneli'yi okurken bunları sanki yaşar gibi oldum.Ernest Hemingway hakkında bizde yazılanlar çevirilerden beslenmiştir. Hollywood'un hayal gücü ile süslenmiştir.
Sonunda ortaya insan gibi insan olmayan bir Hemigway çıkmıştır. Hayatı boyunca kalıplardan nefret eden kendisine dayatılan modellere itiraz eden bu aykırı insan zorla kalıplar içine sıkıştırılmış tekrarlar içinde evrensel boyutlarından alınıp başka bir folklorik kalıbın içine sokulmuştur.Seyhan Livaneli Hemingway'ı anlatırken onu zorla sokulduğu "medyatik kalıpların" içinden çıkarmaya çalışıyor. Etiyle kanıyla ruhuyla yeniden bir insan olarak aramıza katmaya çalışıyor.Keyifle okuyacak mutlaka seveceksiniz. Hemingway'ın bize unutturulan insan tarafı ile yolunuz kesilecek.Kitabı bitirdiğinizde kendinizi bilmeden onun gölgesine basan binlerce insandan daha şanslı hissedeceksiniz.
Selahattin DUMAN (Vatan Gazetesi)