Mahallenin en şirin evi sizinkiydi. Önünde akasya ağacı kadife çiçekleri; önünde pazar kurulurdu çarşamba günleri. Baban çarşının en geveze berberiydi baban erkek güzeliydi. Annen senden cilveliydi soyun güzeldi senin. Ağabeyin hep askerden kaçardı. Başka bir iş gelmezdi elinden çok güzel askerden kaçardı. Kardeşine misket verirdim peşimizi bırakırdı.
Günahtan başka sığınağımız yoktu bizim. Bağnazlar şehrinin çocuk sevgilileriydik... Aşk yurdumuz işgali altındaydı namus bekçilerinin. Ne zaman bir kuytuda avucuma beyaz bir güvercin gibi sokulsa elin sanki iki çeşmeymiş de ağzımda memelerin birinden bal akar birinden süt. Tarumar olurdu sevinçten hücrelerim kimyam altüst...
Kitapları göğsüne bastırarak okuldan dönüşün vardı senin. Sanki çay demlerdin üzerinde gençlik ateşimin. Sen beni her görüşte terlerdin. Sevinsen heyecanlansan duygulansan terlerdin.Yaz-kış lavanta çiçeği kokardı terin. Sana laf atanlara bıçak çekerdim. Önce belalıyım diye beni terk ettin sonra hemşire olmak için başka bir şehre gittin. İzini kaybettim. Senden sonraki sevgililerim hep sana benzeyenlerdi. Ben seni dam üstüne çul serer bir türkü gibi sevdim.