Güzellik sembolü Yûsuf yatağında uyuyordu. Bitkiler sabahın esintisiyle buluşmak üzereyken güzelliğinin ihtişamına denk güzellikte bir rüya gördü.
Rüyasında yıldızlar kurulmuştu gökyüzüne. İçinden 11 yıldız seçilmiş Yûsuf'un karşısına dizilmişti. Sağ yanında pırıl pırıl bir güneş sol yanında ayın ondördü saf bağlamıştı. Sırasıyla Güneş Ay ve 11 yıldız kendisine secde etmekteydiler..
Babası Yakup Yûsuf'un alnına yansıyan peygamberlik nurunu ayan beyan görüyordu. Bu yüzden yüreğine inceden inceye bir sızı girdi. Yûsuf'u bağrına bastı ve "Gözümün nuru oğulcuğum aman ha rüyanı kardeşlerin duymasın! Bir sır gibi yanında kalsın!" dedi...
Kervan günün ilk ışıklarıyla şehre girdi. Pazar kuruldu ve Yûsuf esir pazarına götürüldü. Kızlar gelinler dul kadınlar taçlı dilberler çocuk asker birer birer seyrine geldi Yûsuf'un. Gücü olanlar servetlerini serdiler ayaklarına bu ayakları zincirli kölenin..
Züleyhâ Mağrip hükümdarı Taymus'un kızı biricik evladıydı. Saltanat bahçesinin nadide çiçeği Mağrip ülkesinin süsü benzersiz gülüydü. Evinin sevinci neşesi sarayının şakıyan bülbülüydü..
Züleyhâ'nın istediği aşkıyla yanıp tutuştuğu sevdiceği Yûsuf uzaklarda değil yanıbaşındaydı. Ne var ki Ağrı dağı gibi aşılmaz aşkına ulaşılmaz dik bir başı vardı. Yûsuf ah bir gülseydi ve güldürseydi Züleyhâ'yı dünyada ağlayan kalır mıydı?