"Çocuklarınıza bizim öğrettiğimiz şeyleri öğretin. Toprak bizim anamızdır. Ve toprağa tükürülmez. Toprak insana değil insan toprağa aittir. İnsan hayat dokusunun içindeki bir liftir sadece... Beyaz adam neyi satın almak istiyor? Gökyüzünü ve toprakların sıcaklığını mı? Koşan antilopların çabukluğunu mu? Biz size bunları nasıl satabiliriz? Ve siz nasıl satın alabilirsiniz?"
Şef Seattle (Duwarmish Kızılderilisi)
Kızılderili dendiğinde aklımıza ilk gelenler çadır başa takılan bir tüy ilginç isimler yüzü boyalı insanlar kovboy filmleri ve tabii ki vahşettir. İzlediğimiz film ya da belgeseller okuduğumuz kitaplar zihnimizde yer eden fotoğraflar hep geçmişin izlerini taşır Kızılderilileri yok olmuş bir ırk gibi görmemize neden olurlar. Oysa Kızılderililer binlerce yıldır yeryüzünde yaşam savaşı veren ve bu savaşları 21. yüzyılda da devam eden bir millettir.
Yüzyıllar boyunca Amerika kıtasında mutlu doğayla baş başa sakin bir hayat süren Kızılderililerin kurdukları düzen 1492 yılında Kristof Kolomb'un hayatlarına girmesiyle altüst oldu. O tarihten itibaren sahip oldukları toprakları ve etnik kimliklerini kaybetmemek için direnen Kızılderililer çok büyük haksızlıklara uğramışlardır.
Günümüzde başta Amerika olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşamlarını sürdüren Kızılderililer tarih boyunca genellikle "vahşi" kelimesiyle bir arada anılmışlardır. Oysa çizilen bu tablo gerçekleri yansıtmamaktadır.
Elinizdeki bu kitapta Kızılderililerin yaşam serüvenleri tarafsız bir şekilde ele alınmıştır. Onlara karşı yapılan haksızlıklar katliamlar yok etme çalışmaları detaylı olarak gözler önüne serilmiştir. İnsanlık tarihinin tekrar böyle bir "etnik soykırım" vahşetiyle karşılaşmamasını umut ediyor geçmiş hataların gelecektekilere bir ders olmasını temenni ediyoruz.