Yaşama sanatı olarak felsefe Sokrates'le başlar. Onu ardıllarından ayıran iki önemli nokta vardır. İlki Sokrates hiçbir şey yazmamıştır. İkincisi dünya edebiyatının en canlı karakterlerinden olan Sokrates aynı zamanda en anlaşılmazlarındandır da. İronisinden suskunluğundan ötürü bir muammadır ve bu yüzden onun adına konuşmaya kim olduğunu açıklamaya çalışan bir sesler girdabına yol açmıştır. Oysa Sokrates sessizliktir! Tıpkı boş bir beyaz kağıt gibi bizi yazmaya davet eder haykırmaya kışkırtır. Ölümle kendi doğamızla; öldükten sonra "dünyanın bensiz de süreceğine duyulan korkuyla nasıl başa çıkacağımızı gösterir.
Alexander Nehamas bu kitabında Montaigne Nietzsche Kierkegaard ve Foucault gibi düşünürlerce sunulan farklı Sokrates portrelerini ve Thomas Mann'ın Büyülü Dağ adlı başyapıtındaki karakterin sessizliğini takip ederek bizi hayat edebiyat ve felsefe hakkında düşünmeye davet ediyor. Başka tür bir hayat tarzı seçebileceğimizi Sokrates'i reddedebileceğimiz gibi tüm zorlukları tehlikeleri ve riskleriyle onunkine benzer bir hayat sürebileceğimizi gösteriyor. Nehamas'ın ifadesiyle "Yaşama Sokratik bir sanattır. Sokrates'i yadsıyanlar bile onu izlemeye mahkumdur."