Günümüz bireyi eylemini ahlaki kılan ilkeye "İnsanlığa" duyduğu saygı ile kendi varoluşunu kötülük olarak aşağılama mecburiyeti arasına sıkışmış neden kendini 'kötülüğün adresi' yapmasının insanlığa saygı göstermenin tek yolu haline geldiğini anlamakta zorlanmaktadır. Ahlaki değerini varoluşunu kötülemekle kazanan bu İnsanlık adındaki kötülük bilinci demokrat ve özgür yaşama olanağını sadece suçluluğunu itiraf etmekte 'günah'larıyla yüzleşmekte bulur hale gelmiş ve varolma hakkını bizzat yurttaşlığına kayıtlı adıyla lanetlemek ve yok saymak halini almıştır. Bugün yoğun biçimde yaşanır hale gelen vicdani rahatsızlığın nedeni büyük ölçüde bireyin kendilik algısını 'yurttaş özne'den 'evrensel insanlığın bu ahlaki öznesi'ne dönüştürmekte yaşadığı zorlanma ve aşağılanmadır. Kendinden nefret kefaret suçluluktan kurtuluş itiraf ve arınma bugün Türkiye'de Liberal insanlık hümanizminin demokrasi vizyonunu oluşturuyor. Bu Hıristiyan demokrat vizyonun temsilcisi pratikte bir tür İslamcı ve bir tür solcu ittifakıdır. Ve teoride bu küreselleşme ideolojisinin par excellence adresi Immanuel Kant'dır. Bu kitabın hemen her bölümü bir yanıyla; evrensel insanlığın ahlaki öznesini Kant'ın ahlak yasasının kökensel eleştirisi zemininde deşifre ederken bir yanıyla da; kurban patolojisine dönüşen ahlaki bir ödevden hareketle toplumun demokratik dönüşümünün sağlanamayacağı demokrasi mücadelesinin bir insanlık ve ahlak savaşı olmadığı bu mücadelenin eylemi ancak iktidar ilişkileri ve varolma hakkı zemininde görmekle verileceği iddiasını sahiplenmektedir.