Kanonik sanat yapıtlarından uluslararası hukuk dizgelerine kadar birçok "kompleks" yapının özünde yatan yaratıcı dürtüye doğal atılım itkisine odaklanıyor Geertz. İleri teknoloji ürünü binaların temelinde yatan barınma gereksiniminden resim sanatının başyapıtlarını biçimleyen ama özünde haberleşmekten öte bir amaç taşımayan ideogramlara kadar insanın madde evreniyle arasındaki ilişkide aynı ve canlı kalan şeyin izini sürüyor. Yorumcu antropoloji okulunun kurucusu sayılan Geertz altmışlı yılların başından bu yakınlardaki ölümüne kadar dek antropolojinin fiziki ve kavramsal sınırlarını genişleten bir dizi öncü çalışmaya imza attı. Sanat ve ortak duyudan karizma kavramına kadar benliğin tüm kurucu unsurlarını geniş bir çerçevede irdeleyen Geertz yerel bilgilerin yapısına ve varlık alanlarına özgü içkinlikleri antropolojik bir tanım ve yorumsama uğraşının imbiğinden geçiriyor. XX. yüzyıl bilim sahnesinin en avangard ve yenilikçi metinlerinden biri şimdi Türçe'de.