Gençlik yıllarında sevdiği erkeği çok acı bir biçimde kaybeden Ulya'nın hayatında büyük bir yara açılmış derin bir boşluk doğmuştur. Genç kadın daha sonra ruhsal yalnızlığını sanatla doldurmuş; yıllarını dostluğunu yeğlediği değerli bulduğu bir erkekle durgunluk ve huzur içinde geçirmiştir. Bir heykel sergisi açmak üzere Hamburg'a giden Ulya Sina'yı gördüğünde kendini taze bir duygunun güçlü bir dönüşümün eşiğinde hissedecek aşktan ne kadar uzak kalmış olduğunu fark ederek sarsılacaktır. Taş ve Ten yarım kalmış bir aşkın yıllar sonra benzer konumda bir erkekle yeniden yaşanma hayalinin dört günlük etkileyici hikâyesi. Sina ile Ulya'nın kalplerini birbirine açarken kaybetmeye ve imkânsız aşklara yaktıkları bir ağıt...