Annemden gelen mektuplar giderek kısalıyordu. Kurşunkalemle yazılmış ve ayaküstü karalanmış şeylerdi bunlar. Çok da hüzünlüydüler. "Sevgili küçüğüm" diyordu son mektubunda "yalvarırım beni düşünme benim için üzülme. Korkusuz bir adam ol. Bana ihtiyacın olmadığını artık bilmelisin. Artık çocuk değilsin bir erkeksin. Başkalarının yardımı olmadan da ayakta durabilirsin. Sevgili küçüğüm çabuk evlen. Çünkü yanıbaşında bir kadının varlığına kesin ihtiyaç duyacaksın. Belki de sana yaptığım en büyük kötülük buydu. Özellikle de iyi bir kitap yazmaya bak. Çünkü seni ancak böyle bir çalışma yatıştırabilir. Sen her zaman iyi bir sanatçıydın. Beni düşünme. Sağlığım iyidir. Annen." Ölümünden önceki son birkaç gün içinde iki yüz elliye yakın mektup yazmış bunları topluca İsviçre'deki bir arkadaşına göndermiş. Bu mektuplar düzenli aralıklarla bana cepheye gönderilmiş. Ve böylece annem öldükten sonra bile bana güç ve yüreklilik aşılamaya devam etmişti. Tam üç buçuk yıl boyunca.