19 yüzyılın bir yanıyla meraklı ve maceraperest çoğu zengin soylu ve bir o kadar da halktan kopuk ve soğuk fildişi kulelerinde pozitivist sancılarla sosyal determinist kanunların peşindeki 'dogmatik' tabir caize 'sosyal simyacı'larının 20. Yüzyılda yerini alan 'bilimselsosyalizm'in ve olabildiğince 'pragmatik kapitalizm'in dişli çarkları arasında 'ideolojik' tercihlerini bilimsel kılıflara uydurma telaşının huzursuz kıldığı 'akademik' hüvviyetler 21. Yüzyılda daha demokratik üretken ve kesinlikle dada da insan merkezli olmak zorundadırlar.
Özellikle 20. Yüzyılın gerektirdiği en büyük teorik kazanım ve açılımlardan birisi olan 'kültürel görecelelik'in önümüzdeki yüzyılda temel sosyal ve beşeri bilimlerin yanısıra uygulamaya dönük politik ve siyasal bilimlerde de ana kabullerden birisini oluşturması ve elde edilen teknolojik bilgiye erişim ve kitlesel karar mekanizmalarının devreye girmesiyle global anlamda pek çok sosyal ve kültürel sorunun çözümünde önemli rol oynayabilir. Bu bağlamda teorik ve uygulamalı bir 'kültür bilimi' olarak halkbilimi disiplinine açılan yeni ufuklar akademideki küçük azınlığın büyük bir çoğunluğunun zannettiğinin çok ötesindedir.