Sultan II. Mahmut zamanında bir Halet Efendi varmış. Pek kurnaz pek zalim ve hırslı bir adam imiş. Böyleyken saray efredı arasında tanıdışığı seveni çokmuş. Sözü dinlenir dileği yerine getirilirmiş. Öyle ki koskoca sadrazam bile onun kadar hükümet işlerinde etkili olamazmış. Nice devlet adamının canına okumuş sürdürmüş katlettirmiş görevinden aldırtmış.
Aynı zamanda şairliği de olan ve hatta kendisinden geriye bir divan da kalmış bulunan Halet Efendi pek çok şairi sanat ve ilim adamını korumasına da almışmış. Ancak düşmanı ve muhalifi olanın vay haline!
Bir gün konağının bahçesindeki incir fidanlarının söktüğünü gören hazırcevap bir dostu kendisine şöyle demiş:'Aman muhterem! Atmayınız o incir ağaçlarını lazım olur size birinin ocağına dikersiniz.
'İşte bu Halet Efendi de her fani gibi geçip gitti. Ardından iyi söyleyenler olduysa da kötülüğünü görenlerin söyledikleri daha ağır bastı. Onlardan biri de Arif Paşa?dır ki Halet?in ölümü ardından şu meşhur dizeleri söylemiştir:
' Ne kendi eyledi rahat ne halka verdi huzur;
Yıkıldı gitti cihandan dayansın ehl-i kubur.
'Türkçe'nin deyimler yönüyle zengin bir hazineye sahip olduğu şüphesizdir.Hepimiz konuşmalarımızda ve yazılarımızda bu hazineden faydalanırız ama çoğumuzun kullandığımız deyimlerin kaynağından habersiz olduğu da bir gerçek.Bunun en önde gelen sebeplerinden biri bu deyimlerin ilk kullanıldığı durum ve olayların öykülerine ulaşabileceğimiz derli toplu bir çalışmanın hali hazırda bulunmayışıdır.İşte 'Deyimler ve Öyküleri' dizisi bu sahadaki eksikliği gidermek amacıyla hazırlandı. 'İkinci Öykü Dizisi' okuyucularını merakla izlenecek neşeli bilgilerle dolu bir yolculuğa çağırıyor.