"Ömür boyunca düşlerini süsleyen özlemiyle kıvrandığı yalnız radyodan ara sıra eline
geçen gazete dergi ve kitaplardan tanıdığı bu kente ilk kez geliyordu Kerim. Daha önce
son yıllarda Türkiye'yi komşu kapısına çeviren ve Allah'ın her günü buraya gelip giden meslektaşlarına İstanbul'un büyükçe bir haritasını ısmarlamış ve o haritayı yatağının
başucuna asmıştı. Sabahları gözlerini açarken ilk gördüğü manzara İstanbul'un Marmara
Denizi'yle Boğaziçi'yle Haliç'le birbirinden ayrılmış olan semtleriydi. Kerim her semtin
adını şiir dizeleri gibi art arda ezberlemişti ve içinden sık sık yinelerdi."
Anar'a göre romandaki pek çok karakterin yanında yüreğindeki sancıyı dindiremeyip hayata
gözlerini yuman Kerim bir istisna gibi duruyor. "Böylesine ağır bir trajediyi yaşayan kişi acaba sadece bir istisna mıydı? Belki son haddine vardırılmış mahvolma durumunuanlatan bir hikâye.
Ama istisna değil. Aynı zorluklarla karşılaşan insanlar çok."
Sinemaya da aktarılan bu uzun öykü kısa sürede okuyabileceğiniz ama uzun süre etkisinde kalacağınız bir eser.