Kur'an-ı Kerim ortaya çıkışı ve genel eğilimi ne olursa olsun tüm İslami kesimlerin ve bunlara ait dini anlayışların da ilk başvuru kaynağıdır. İslam adına ortaya çıkan her düşünce ve yaklaşımın öncelikli meşrüiyet kaynağı Kur'an olmak durumundadır. Nitekim bu bağlamda ortaya çıkan çok sayıda İslami fırka ve anlayış kendi görüş ve yaklaşımlarını doğrudan Kur'an'a dayandırmaya çalışmış fakat aynı kaynaktan istifade etmelerine rağmen bunların gerek teorik gerekse pratik yönelişleri birbirinden çok farklı olmuştur.
Doğal olarak bu farklılıklar değişik kesim ve anlayışların Kur'an'a bakış ve ondan istifade ediş tarzlarını da etkilemiş bunun sonucu olarak hemen her kesim Kur'an'ı anlam ve onu tefsir etme konusunda kendisine özgü bazı yaklaşım ve yöntemler geliştirmiştir. Bazen belli noktalarda birbirine yakınlık arzeden bu yaklaşım tarzları bazen de bir birinden tamamen kopuk olmuş dolayısıyla sonuçta karşımıza tek bir kitab'ın birbirinden çok farklı algılanma ve anlaşılma tarzları çıkmıştır.
Bu duruma bir yönüyle yorum zenginliği ve bakış genişliği olarak bakmak mümkündür. Bununla birlikte aynı kaynağa dayandırılan tüm bu farklılıkların ortak bir noktada buluşarak belli bir bütünlük arzetmeleri veya en azından birbirleriyle çelişmeleri ve birbirlerini boşa çıkarmaları gerektiği de çok açıktır. Fakat maalesef çoğu zaman bu pek mümkün olmamıştır.
İşte bizim bu çalışmadaki yegane gayemiz tüm bu farklılık ve çelişkilerin altında yatan temel problemi tespit etmeye çalışmaktadır.