Bir gün bir yerlede bir yazı okursunuz... Önce şöyle bir doğrulursunuz. Sonra okuduğunuz yazı sizi giderek sarmaya başlar. Çünkü her zaman okumaya alıştığınız şekilde inanılmaz taklalar atarak ve de illa ki edebi olma peşinde koşmaya soyunmamıştır. Zor bulacağınız kadar sizden insana dairdir. Onun yazdıkları karşısında "Aman ya ne diyor bu!" demek külfetine rahatsızlığına zorlamasına girmezsiniz. Yağ gibi kayar gider. Çokça anlarsınız okuduğunuzu hepsini de neredeyse aynın öylece algılamışsınızdır zaten... İşin sırrı onun yazdığını o şekilde koymak sizin aklınıza hiç gelmemiştir ama gönlünüzde onun anlattığı anlamın ve lezzetin tarifi çoktan yerini almıştır... Bir kitap alır ve yazarının kendi içinize dokunduğunu anladığınızda öyle bir kalırsınız önce... Okurken bir yazı bir diğerini kovalar. Akıl bulursunuz ve ironi sonra burun direğinizi sızlatan duygunuza dokunur ve en sonunda da gevrek bir kahkaha attırır. Okur okur okursunuz. Size basit gelir. Döner bir daha okursunuz. Hayatın basitlik anahtarını bulmuş olursunuz. O kadar basittir ki vurulursunuz... Bitişik odanızda uyuyan çocuğunuzun yüzünü saçlarını öpmeye gider; yanınızda eşiniz sevgiliniz varsa ona sarılır; ne saçmalıklarla neleri kaçırıp neleri çok önemsediğinizi düşünürken içinizde bir yerlerde unuttuğunuz o taze duyguya tekrar rastlar ona dokunursunuz... Bu duyguları yaşatacak ve keyifle okunacak bir kitap arıyorsanız o kitap şu anda elinizde...