Mürebbiyeler halayık kızlar hizmetçiler bahçıvanlar uşaklar; sütnineler halalar ablalar ve komşu akraba ziyaretlerinin hatırlı misafirlerin ikramın muhabbetin hiç eksik olmadığı gösterişli konaklarda oturulan kalabalık ve ihtişamlı bir aile yaşamından tek başına yokluk içinde kim ölmek ister? Herhalde hiç kimse!
Ancak hayatın insana neyi getireceği bilinmez.
Bazen insan en mutlu karesinde dondurmak ister hayatı. Belki de en güzel mutluluk oyunudur birçoğumuz için bu. Başka türlüsü insan hep bir yerlerinden kanar.
Nafiye Osmanlının son döneminde saray aristokrasisi içinde söz sahibi olan Ahmet Hilmi Paşa'nın ikinci kızıydı. İmkânsız bir aşkı taşıdı ömrü boyunca kanayan yüreğinde. Bu yüzden hiç evlenmedi. Fransız mürebbiyelerle yetişti; halayık kızlarla genç kız oldu; Fransızca öğrendi; Paris'i Avrupa kültürünü gördü ve kendi kültürüyle sentezi üzerinde düşündü.
İstanbul'un işgalini gördü. Fransız zulmünü... Babasının bir anda sarayla birlikte yok olup gidişine yeni cumhuriyeti ve batılılaşma hareketini.
Hayatının son yıllarında ömrüne yüklenenlerin ağırlığı bir imparatorluğun enkazında yok olan ailesinin acısıydı.
İhtişamla sefalet arasındaki ince çizgide gidip gelen yaşamların adeta bir fotoğrafıdır Günün Son Rengi; bir devrin bitişine yeni bir devrin başlangıcına tanık olacaksınız bu kitapta... Kalabalık Osmanlı aile yapısının günlük koşuşturmasına geleneklere-göreneklere inançlara köşk/konak mimarisine kılık kıyafete giyim kuşama; hamamlara mesire yerlerine ve İstanbul'un 1800'lü yıllardan itibaren değişen yüzüne...
Tarihi roman meraklılarıyla birlikte öğrencilerin araştırmacıların ve tüm edebiyat severlerin de ilgiyle okuyacağı bu kitap aynı zamanda tarihi bir belge niteliğinde.