Burgaç acının olduğu kadar direnmenin de romanıdır. Yalın diliyle okuru alıp götürürken sevgi'ye yoldaş olup onun acılarını paylaşıyorsunuz. Dostlarıyla dost olup sevgiyi çoğaltıyorsunuz.
İşte Sevgi'nin usanmadan çevirdiği bir telefon numarasıyla girilen bilgi yarışması ve kazanılan inanılmaz büyük ödül ve akıl almaz bir devinimle derinleştirilen yaşam sevinçleri bitmeyen acılar bu romanın ana konusu.
Dönmeye başlayan "burgaç" sevgi'yi içine çektiği kadar okuru da katıyor anaforuna. Üç yaşında tanıdığı annesizlik babasızlık babaanneyle unutulmaya çalışılırken yine vurulur ölümün siyah okuyla. Babaannede yoktur artık ve yaşam onu tek başına bağrına basmıştır.
Onbeş yaşında bir genç kızdır o yalnızlık rüzgarının ortasında...
Bir gemi güvertesinde gözleriniz ufka dalabilir ama yüreğiniz gözlerinizle aynı düşüncede midir? Evet Sevgi ufka dalan gözlerinde aslında yaşamının o çok devingen acılı sevinçli hep direnen kimliğini seyrediyordu. Ufku yanıltmış. İçinde dolanan burgaçla yaşamından yolculuğa bağlamıştı. Yüreğinin sesi gözlerinin bakışlarını susturmuş ince ince dökülen gözyaşlarıyla kendisine bağlamıştı.
Aşkın iflah olmaz sancısı; dört bir yandan bastıran karabulutlardan geçip ışığa uzanmak; yitirdikçe umuda tutunmak...
Her soru yanıtını içinde gizlediği için soru olur. Biz yanıtını bulmak için yılmadan karanlığa dalarız. Aşk acısını bir gemi güvertesinde bizi bekleyen ufka dalıp yüreğinizdeki burgacı çıkarmaya çalışıyorsunuz?
İşte bu sorunun yanıtını bu romanda okuyacaksınız.
H. Hüseyin YALVAÇ