Sıcak bir Ağustos günü öğleden sonrasında Büyükada'nın Yörükali koyundaki şeffaf ve dingin denizi ağır ağır yararak ilerleyen şirin vapurcuktan Kolwezi gölündeki ağaç kovuklarından yapılmış piroglarında çakan şimşeklere ve dehşetli gök gürültülerine karşın umursamaz bir edayla avlanmayı sürdüren Kongolu balıkçılara Viktorya Çağlayanları'nın nefes kesen heybetli güzelliğinden karlı bir İstanbul akşamının sihirli kâinatına kadar betimlediği muhteşem manzaraları ve binbir anı çağrıştıran olayları çeşitli ortamlarda bir dekor gibi kullanan yazar şimdiki zamanla nostaljik bir geçmiş arasında sürekli gidip gelerek sevinç hüzün sevgi ve özlem gibi ruhunun en derin ve kişisel duygularını canlandırıp akıcı ve yalın bir üslûpla dile getiriyor.