Senin tahrikin candan dağlar beni
Dil-dar yetmez mi bu kadar
Gönülden yordun beni.
Baziçe oldum ahbapların elinde
İkbalim karaymış efkarım önünde
Ağyar bilmez kalbimin tahtını
Sen bil dil-dar al götür beni
Mehmet Akif ERASLAN
"Nokta ve Hiç"i elinize alıp okuduğunuzda avuçlarınızda iki aşkı hissedeceksiniz. Öyle saf öyle temiz bir aşk ki bu kitabı okudukça zihninizin kıvrımlarında ruhunuzun hücrelerinde bu aşkı yaşayacaksınız.
Bu kitabı okumak görmekle alakalı ilişkili değildir. Okumayı bilenler onlar ki bu kitabı görmeye gerek duymadan bilmeye ihtiyaç duymadan okuyacaklardır.
Dünyaya kusulurken bize bahşedilen dünyalık aklımızın süzgecinden geçmiş bu mısralar. Akılla yazılmıştır ama aynı araçlarla anlaşılmaz. Bir sözcüğü bir cümleyi okur gibi bu kitaba bakanlar baktıklarını göremeyeceklerdir. Okumak için görmek zorunda olan varlığımız göremediği bu kitabı okuyamayacaktır.
İki aşklı bir kitap bu. Lakin ömrün sürdüğü tüm yollar aynı aşka çıkar. Tüm aşklarda aslında aynı aşkı yaşıyor bu mısralar. Şairine ait ama şairinden bağımsız şairinden öte şiirlere ev sahipliği yapıyor Nokta ve Hiç.
Dünya; milyarlarca nokta sıksan iğne deliğinden geçecek kadar küçülen bir yaşam kafesi. İçinde insanlar insanların yaşamları ölümleri. Dünyaya içindekilere ve onlara ait her şey koca bir HİÇ.
Noktalar dolusu bir kitaba aşkla yazılmış bir yazı ve o yazıyı bitirmek için konulmuş en son NOKTA: sonrası ve HİÇ...